Toplumda yaşanan olaylar insanın ruh halini etkiliyor. Bunların etkisini azaltmak için sakin kalmak, metanetli olmak gerekiyor. Allah’a teslimiyet ve güven insanı iyileştiriyor.
Uzman Aile Danışmanı Saliha Karahan ile toplum ruh sağlığı üzerine konuştuk. İstifadeniz bol olsun.
Psikolojik sağlamlığın mutlulukla ilişkisi nedir?
Psikolojik sağlamlık, insanın yaşamda karşılaştığı zorluklara karşı uyum sağlaması, olumsuz duygu deneyimlerinin üstesinden gelmesidir. Dolayısıyla psikolojik sağlamlığı güçlü olan kimseler, diğerlerine göre daha mutlu olabilirler.
Birçok insan hayatının herhangi bir anında kaygılı, stresli veya üzgün hissedebilir. Bunun için birçok sebep var; İş stresi, toplumsal travmalar, ekonomik krizler, değişen yaşam alışkanlıkları, yalnızlık duygusu, sosyal medya alışkanlıkları gibi birçok etken ruh sağlığımızı olumsuz yönde etkilemektedir.
Ruh sağlığı, bireylerin yaşam kalitesini etkileyen en önemli unsurlardan biridir. Psikolojik olarak iyi olma hali mutluluğu da beraberinde getirir ki günümüzde insanların mutsuz, kaygılı ve stresli hallerine bakarak psikolojik sağlamlıklarını çok da iyi koruyamadıklarını söyleyebiliriz.
Günümüzde depresyon ve ilaç kullanımı gittikçe artıyor. Psikolojik rahatsızlıkların bu kadar hızlı artma sebebi ne olabilir?
Özellikle son yıllarda yaşadığımız toplumsal olayların, bireylerin psikolojik sağlamlığına çok ciddi negatif etkisi olduğunu söyleyebiliriz. Toplumun büyük bir kısmını etkileyen pandemi, deprem, yangın gibi büyük travmalar sonrasında bireyler güven duygusunu kaybetmekle beraber, kaygı ve stres gibi duyguları yönetmekte zorlanmaktadırlar.
Aniden yaşanan yıkıcı olaylar karşısında birçok insan çaresizlik, üzüntü, korku ve kaygı gibi duyguları yönetememektedir. Ve bireysel psikolojik sorunlara göre toplumsal travmalar kolektif bellekte çok uzun süre kaldığı için bu olayların etkisi de daha büyüktür. Bireylerde bıraktığı hasarlar tedavi edilmezse travmanın etkileri tekrar tekrar yaşanabilir.
En önemli sebeplerden birisi de teslimiyet eksikliğidir. İnsanın yaşadığı her olay ve durumla ilgili sorgulamadan Allaha güvenmesi tüm psikolojik rahatsızlıkların ilacıdır. Ancak günümüzde özellikle kişisel gelişim teorilerinde insanlara pompalanan egoyla birlikte, insan kendini fazla önemser hale gelmiş, acizliğini unutmuştur. Her şeyin kontrolünü sağlamaya çalıştıkça da mutsuz olmaya mahkûmdur.
Yine değişen yaşam alışkanlıkları, bireyselleşmenin artması, toplumsal rollerin değişmesi gibi faktörlerle, toplumsal olarak ruh sağlığımızın gün geçtikçe zarar gördüğünden bahsedebiliriz.
Değişen yaşam alışkanlıkları derken, sosyal medyanın toplum ruh sağlığına etkilerinden bahsedebilir miyiz?
Evet en önemli negatif etkenlerden birisi sosyal medya kullanımı. Sosyal medya ile birlikte yüz yüze ilişkilerin yerini sanal ilişkilerin alması ve bunun sonucunda yalnızlık hissinin arttığını söyleyebiliriz.
Yine düşük benlik algısı, kontrolsüz zaman yönetimi, bağımlılık ve bilgi kirliliği gibi birçok problem karşımıza çıkmaktadır. Sosyal medyada karşılaştığımız eksiklik hissi veren birçok duygunun aynı zamanda evlilik hayatımıza sosyal hayatımıza ve iş ilişkilerimize de olumsuz etkilerinin olduğunu söyleyebiliriz. Çizilen mutlu aile tabloları insanların, kendi ailelerini ve ilişkilerini sorgulamalarına neden olmaktadır.
Yine kolay yoldan para kazanma algısının sürekli ön plana çıkartılması, insanların kendi hayatlarındaki iş motivasyonunun düşmesine olabilir.
Benlik algısına gelecek olursak, sosyal medyada ortaya konan gösterişli hayatlar, birçok insanın benliğini ve benlik saygısını zedeleyebilir. Tabii ki bütün bunlarla birlikte sosyal medyanın, dengeli ve bilinçli bir şekilde kullanıldığında pozitif etkilerini de hiçe sayamayız.
Geçmişe baktığımızda insanların daha mutlu olduklarını görüyoruz. Bugün bizim yapamadığımız şey nedir?
Bunun en büyük sebebi değişen yaşam alışkanlıklarıdır.
Kadının çalışma hayatındaki rolünün artmasıyla birlikte ailedeki rollerin değişmesi ve kimlik karmaşası, aile içinde karı-koca, anne-çocuk, baba-çocuk iletişimi ve ilişkilerin yıpranmasına sebep olabilmektedir. Özellikle yoğun çalışma hayatıyla birlikte kadın erkek rollerinin karışması ve eşler arasında beklentilerin karşılanmaması aile kurumunu da olumsuz yönde etkilemektedir. Bu nedenle son yıllarda boşanmaların da arttığını söyleyebiliriz.
Yine çocuklar üzerindeki etkiye gelince, ebeveynler kendi iş yoğunluklarını çocuk üzerinde telafi edebilmek için çocuklara fazla imkân vermekte bu da çocuğun sorumluluk ve özgüven alanlarını zedeleyen bir etki oluşturmaktadır. Son dönemde yaygın görülen korumacı aile yaklaşımı çocuğun özgüven ve özsaygı gelişimini olumsuz yönde etkilemekte, çocukta yetersizlik duygusu oluşturmaktadır.
Yine gün geçtikçe daha çok tüketim toplumu haline gelmek de insanları robotlaştırmakta, duygu ve düşünceden uzak bir yapıya doğru sürüklemektedir. Düşünmeyen insan, üretemez, üretmeyen insan mutlu olamaz.
Günümüzde insanların mutsuzluğuna sebep olan en önemli ruhsal problem nedir?
Geçmişe baktığımızda büyük ailelerin verdiği güven ve değer duygusu bugün toplumumuzdaki en büyük eksikliktir.
Bugün psikolojik sorunların genelinde temelde değersizlik ve güvensizlik duygusunun yer aldığını çok net görmekteyiz. Bu eksik duyguların yerine koyabileceğimiz en önemli kelime aidiyettir.
Çünkü insan, kurduğu bağlarla, olaylarla ilişkilerle bir bütündür. Bütünün hem kendisi hem de bir parçası olarak anlamlıdır. Bütünden uzaklaştıkça da aslında farkında olmadan güvenini ve değer duygusunu yitirir. Toplumumuzda en önemli sorunlardan birisi insanların ait olmadıkları ilişkiler içerisinde var olmaya çalışmasıdır.
Kendini ait hissetmediği bir evde, bir ailede, bir rolde var olmaya çalışmak, insan için zaten ağır bir yüktür ve bu yükü taşımaya çalışırken farkında olmadan hem kendisine hem de çevresindekilere zarar verir. Örneğin; yaşadığı evde kendini değerli hissetmeyen bir çocuk, kendisine o aidiyet duygusunu tamamlayacak bir yer arar ve arkadaşlarını ailesinin önüne koyar. Bu durum aile içindeki iletişim çatışmalarının en büyük sebebidir. Kısacası insan ait olduğu yerde değerli ve güvenli hisseder.
Ruh sağlığımızı korumak ve mutlu olmak için neler yapabiliriz?
Olumlu düşüncelere odaklanmak
Zihnimizden saniyede binlerce düşünce geçer bu düşünceler kaygılı, stresli, üzgün veya mutlu hissetmemize neden olur. Hangi düşünceye değer vereceğimiz ve büyüteceğimiz bizimle ilgilidir.
Örneğin; Çok iyi bir tiyatro sanatçısı her sahneye çıkışında heyecanlanır ve olumsuz şeyler düşünür ama o sahnede daha önce sergilediği oyunları hatırlar ve bu olumsuz düşüncelere izin vermeden kendini olumlu düşünceleriyle meşgul ederek motive olur.
Bir dere kenarında oturduğunuzu düşünün, önünüzde çok güzel bir dere ile birlikte dere içinde çöpler, dallar geçer. Suyun akışına güzelliğine odaklanmanız sizin tercihinizdir. Sürekli, dereden geçen çöpleri ve dal parçalarını sayarsanız o andan keyif alamazsınız. Bunun gibi negatif düşünceler zihnimizden hep gelip geçecek. Biz tutup değer vermediğimiz sürece de bizi etkilemeyecek.
Hayatınızı yavaşlatın, gerektiğinde durun ve nefes alın
Günlük hayattaki yoğun tempo, biz durmadığımız sürece devam ediyor ve belki yorulduğumuzun farkına bile varmıyoruz. Bu nedenle çalışırken, gün içinde durarak yaşadığımız anın farkına varabiliriz. Bunun yolu; kimi için keyif aldığı bir aktivite, kimi için boş oturup kendi ile baş başa zaman geçirmek, kimi için ibadet etmek olabilir.
Sadece durup nefes almayı deneyin.
Sorumlulukları azaltmak ve çevreyi daraltmak
İnsan, çoğu zaman hayata yetişemediği hissettiği için kendini kötü hisseder. Bu nedenle iş ve sorumlulukların daha az ve kontrol edilebilir olması insanı rahatlatır. Yine arkadaş ve akraba çevresinde de sınırlarımızı daraltarak hayata yetişememe ve tükenmişlik duygusuyla daha rahat başa çıkabiliriz
Kısa sürede gerçekleştirilebilir, küçük hedefler oluşturmak
Bu hedeflere ulaştığımızda başarının verdiği mutlulukla, hayata karşı birçok sorumluluğumuzu daha iyi bir motivasyonla sağlayabiliriz. Bu nedenle hedeflerimizi küçülterek gerçekçi oluşlarını değerlendirmeliyiz
Düzenli uyku ve beslenme alışkanlıkları
Çok klasik olsa da stresin en büyük sebeplerinden birisi uyku kalitesizliği biri de yediğimiz sağlıksız besinlerin vücudumuza verdiği zararlardır.
Uyku düzenimize dikkat ederek ve yeme alışkanlıklarımız değiştirerek de ruh sağlığımızı koruyabiliriz.
Zorluklara karşı güçlü durabilmek
Hepimizin zor zamanları olur. Zorlukların olma ihtimalini ne kadar kabul edersek süreci de o kadar kolay atlatırız. Hayatımızın içinde mutluluk kadar üzüntü, kaygı, güvensizlik gibi zor duyguların var olduğunu da kabul etmek gerekir. Kötü hissetmemize sebep olan duyguların varlığını kabul etmek duygularla başa çıkmamızı kolaylaştırır.
Bu olayı neden yaşıyorum? Başıma gelen musibetten öğrenmem gereken şey nedir? gibi sorulara cevaplar bulmak, hayatımızdaki zorluklarından ilerisi için bizlere bir basamak olmasını sağlar. O zaman zor gibi gördüğümüz her şey, hayata karşı farkındalığımızı artırdığımız bir kapıya dönüşür.
Zor zamanlar gelir ve geçer, tıpkı mutlu olduğumuz zamanların gelip geçtiği gibi.
Hiçbir duygu ve durum kalıcı değildir.