Kuranı Kerim'i hem Arapça hem de Kuran Türkçe Meali şeklinde okuyabileceksiniz
Arapça köklerin Türkçe kelime karşılığına kadar detaylı şekilde Kuranı Kerimi Türkçe anlayabileceksiniz.
Kuranı Kerim Türkçe mealini birçok müfessir âliminden okuyabilecek, ayrıca hangi müfessirin kuranı kerim Türkçe mealinden okumak istiyorsanız seçebileceksiniz.
Kuranı kerim Türkçe okurken aynı anda hangi sürede iseniz sesli şekilde mealini dinleyebileceksiniz.
Favori özelliği eklendi. Sureleri favoriye ekleyerek daha sonradan yeniden okuyabilirsiniz.
Yeni bir eğitim dönemine girdik. Hem pandemi hem deprem döneminde uzaktan devam eden eğitim süreci, öğrencilerin başarılarını, motivasyonunu bir hayli etkidi. Bu süreci desteklemede ailelerin önemi büyük. Bu konuyu değerlendirmek için Ev Okulu Derneği Başkanı / Eğitimci – Uzman Psikolojik Danışman Mehmet Hilmi Eren’le görüştük. Eğitim gibi önemli bir konuyu göz ardı etmeyelim.
Okulların açılmasına az kaldı. Eğitim sistemini değerlendirir misiniz? Eksikleri, artıları nelerdir?
Okullar geçirdiğimiz pandemi sürecinden sonra deprem afetinin olmasıyla birlikte mevcut dengesinde bir sarsıntıyla karşılaştı. Bu sarsıntı hem okulları hem öğretmenleri hem de ebeveyn ve çocukları doğrudan etkiledi. Bu büyük değişiklikler eğitimin sisteminde de değişikliklere neden oldu. Hibrit eğitim, uzaktan eğitim, uzaktan eğitimin işlevsel hale gelmesi, otonom öğrenme modeli, kendi kendine öğrenme gibi kavramlar eğitim sisteminin içinde güçlü bir şekilde yer aldı. Özellikle hem pandemi hem deprem döneminde eğitim süreçlerinde uzaktan devam eden yapıda ailenin ilgili olmasının çocukların akademik başarısında doğrudan etkili olduğu araştırması ortaya çıktı. Özellikle öğretmen olan anne ve babaların çocuklarının bu dönemde en az hasarı aldığı söylenebilir. Bunun sebebinin anne ve babanın öğretmen olması değil aslında anne ve babanın eğitim süreçlerine aşina olması şeklinde açıklanabilir. Çünkü çocuğuyla ilgili olduğunu düşündüğümüz ailelerin çocukları bu süreçte daha olumlu sonuçlar edinebildi. Geldiğimiz noktada eğitimin dünya düzenine, yapay zeka olarak adlandırılan kavramların güçlü bir yapıda kendini yenilemesi şeklinde söylenebilir. Çalışan anne ve babaların varlığı bilgiye erişimin farklı platformlardan kolay bir şekilde erişilmesi, okulların çocukların merak duygusunu giderme konusunda kendilerini yenilemesi gerektiği konusunu gündeme getiriyor. Bu noktada öğretmen eğitimi ve okullarda kullanılan öğretim yöntem tekniklerinin yeniden ele alınması mecburidir. Özellikle klasik öğretmen yetiştirme metotlarının günümüz çocuklarının ihtiyaçlarını karşılayamadığı söylenebilir. Sözlü anlatım, aktif öğretmen modeli artık demodedir. Bunun yerine rehber pozisyonunda olan daha çok çocuğun söz alabildiği, düşündüren, sorgulatan ve uyumlaştırma üzerine odaklanmış ve etkinlik odaklı öğretim tekniklerinin çok daha güçlü yer edinmesi gerekiyor. Burada ailelerin eğitime olan ilgisinin ve açığı kapatma konusundaki çabasının da arttığı gözlemlerim arasında. Özellikle aileler, okul dışı bir takım eğitim arayışı içerisindeler. Evde eğitim, ev okulu, atölye sistemleri, bilim merkezleri, bilgi evleri ya da üniversitelerin çocuklu öğrencilere sunduğu birtakım eğitim imkanları, bilim merkezlerinin sunduğu birtakım eğitim imkanları, özel birtakım eğitim kurumlarının sunduğu eğitim çalışmaları aileler çok yoğun bir şekilde takip etmeye başladılar. Bu da eğitimin karşılayamadığı açığın aileler tarafından giderilmeye çalışıldığını gözler önüne seriyor.
Eğitimde yeniliklere açık olmak gerekiyor. Ama sistemin devamlı değişmesi öğrencileri de etkiliyor. Dengeyi kurmak için ne yapmak gerekiyor?
Eğitimde yeniliklere açık olmak gerekiyor fakat yeniliğin boyutunun hangi şekilde olduğu da önemli. Örnek veriyorum; sistem ve model değişikliklerinin çok daha derin düşünülerek, çalıştaylar yapılarak olması gerekirken eğitim içerisindeki konu değişiklikleri, müfredattaki bir takım değişikliklerin eğitim sistemine dahil olması gibi süreçler çok daha hızlı adapte olunabileceği öngören çalışmalar fakat bu halkın diline de pelesenk olduğu için söylüyorum bir bakanın değişmesi ile milli eğitime ya da milli eğitimle ilgili vizyonun ciddi değişikliklere uğradığı maalesef gözlemlenebilir. Burada milli kelimesi göz önünde bulundurularak ortak akıl ve bu konuda hem özel sektör hem kamuda görev yapan kişilerin sık sık çalıştay yapılması gerektiğini ve eleştirilerin ortak akılla yapılması gerektiğini düşünüyorum.
Günümüzde çocuklarda dikkat sıkıntısı olabiliyor. Adaptasyon ve dikkat becerilerini artırmak için neler yapılabilir?
Elbette her çocuk biriciktir, tektir ve özeldir. Eğitim sistemi de çocukların farklılıklarını göz önünde bulundurarak yapılanmalıdır. Ancak çok büyük gruplara bir eğitim müfredatı hazırladığınızda tırnak içerisinde ifade ediyorum; ortalamayı belirlemek durumunda kalırsınız. Yani ortalama öğrenme kapasitesine sahip bireyler ve çocuklar, bir müfredat bir konu dizini bir içerik içerik hazırlarsınız. Özellikle ortalamanın dışında kalanlar yani ortalamanın altında olanlar öğrenmede akademik anlamda zorlanma yaşayanlarla ortalamanın üstünde olanlar yani hızlı öğrenen, üstün veya özel yetenekli çocuklar eğitim sistemimiz içerisinde bir takım zorluklarla karşılaşabiliyorlar. Bu noktada çocuğu tanımak ve keşfetmek üzerine de mekanizmanın eğitim sisteminde de güçlendirilmesi lazım. Bu söylediğim hem özel hem kamu eğitim sistemi için geçerli. Belli mevki ve makama gelmiş örnek veriyorum; genel müdür olmuş başarısıyla ön plana çıkmış kişilere zaman zaman mikrofon uzatırlar röportaj için ve şu soru sıklıkla sorulur “Başarınızı neye borçlusunuz?” Gelen cevap ise şu şekilde olur genellikle “Başarımı ilkokuldaki öğretmenime veya lisedeki tarih öğretmenime borçluyum. Sağolsun o beni keşfetti ve bugünlere gelmemi destekledi. Allah rahmet eylesin veya kulakları çınlasın.’’ Bizde tebessümle dinleriz bu konuşmaları halbuki bu birazda üzücü bir söyleyiş tarzıdır. Çünkü o kişiyi doğuran, büyüten anne ve babası o çocuğu keşfedememiş, yeteneklerini görememiş öğretmen görmüş. O da göremeyebilirdi, o da fark edemeyebilirdi. Fark edilemeyen maalesef milyonlarla öğrencimiz var. Bu noktada hem aileyi hem öğretmenleri çocukların erken dönemde farklılıklarını, yeteneklerini, özelliklerini keşfedebilecek şekilde donatmamız icap ediyor. Burada hem gözlem becerisi konusunda kişileri geliştirmek hem de birtakım tanı, teşhis ve tespit araçlarını halka ve okullara yaymanın çok önemli olduğunu düşünüyorum. Erken dönemde fark edilen bireylerin yetenek, ilgi ve yöntemlerine göre eğitim almasının bir memleket meselesi milli bir mesele olduğunu düşünüyorum. Özellikle birtakım destek mekanizmalarına ihtiyaç duyan, dikkat, odaklanma, öğrenme güçlüğü çeken vb. ile karşılaşan çocukların da pek çok kez geç dönemde fark edildiğini söyleyebilirim. Bu da maalesef çocuğun kurtulabilecek noktadan çok daha geç süreçlere evrilmesine sebep veriyor. Bu tür yapılanmalarla bu çalışmalar olabilir. Hakeza Ev Okulu Derneği’nin kendi çapında on bin çocuğu ücretsiz yetenek testlerinden geçirdiği Çocuğunuzla Tanışın projesi ile bu seneki hedefimiz yüz bin çocuğu ücretsiz yetenek testlerinden geçirerek çocukların gelişmiş olduğu yönleri, desteklenmesi gereken yönleri ortaya koyduğumuz raporu da ebeveynlerine teslim ediyoruz. Bu tür çalışmaların yaygınlaşmasının çok önemli olduğunu düşünüyorum.
Çocuğun ilk altı senesi altın senesidir
Her çocuğun gelişimi farklı seyredebiliyor. Çocuğun kabiliyetlerini keşfetmesi için özel destek alması önemli. Ev Okulu Derneği olarak bu konuda neler yapıyorsunuz?
Her çocuğun gelişiminin farklı seyretmesine bir önceki soruda kısmen değindim. Biz hep şunu da söylüyoruz. Çocuğun ilk altı senesi altın senesidir. Bu altın seneler, özellikle ihmal edilen senelerdir maalesef. Çünkü çocukla ilgili ailelerin bir destek mekanizmasına yönelmesi, bir uzman desteği araması gibi süreçler, maalesef problemler başladıktan sonra oluyor. Halbuki herşeyin güllük gülistanlık olduğu, çocuğun en sevimli olduğu bu dönemde ailelerin uzmanlara başvurmasını ben çok kıymetli buluyorum. Hiçbir problem yokken hatta kendisi ruh sağlığı alanında psikolojik danışmanlıkta eğitim alanında dahi olsa çocuğumun gelişmiş olduğu yönleri nedir, desteklemem gereken yönleri var mıdır duygusu ve niyetiyle başvuru yapmalarının çok kıymetli olduğunu düşünüyorum. Çünkü anne ve baba çocuğuna karşı tarafsız olaöayabilir, duyguları devreye girebililir ya da yanlı bakabilir. Ama bir uzman gözüyle baktığımızda benim çocuğumun gelişmiş olduğu yönleri nedir, hangi yönlerini desteklemekte fayda görürüm düşüncesiyle yapılan bir takım yetenek ve zeka testi gibi çalışmaların çok kıymetli olduğunu düşünüyorum. Bu noktada Ev Okulu Derneği, çok yoğun bir destek veriyor. Hep çocuğunuzla tanışın projesine ‘dan başvurabilir hem de yetenek, gelişim ve zeka testiyle aile danışmanlık hizmetlerini alabilir. Dernek, bu güne kadar on binlerce aileye destek verildi ve vermeye devam ediyor.
Peki bu sistem okullarda da uygulansa, psikolojik danışmanlar öğrencilerle birebir ilgilense, gelişimlerini yakından takip etse nasıl olur?
Okullarda hem psikolojik danışmanlık ve rehberlik servisleri hem de sınıf rehber öğretmenlerinin, çocukların yetenek testlerinin konusunda belli eğitimler alarak genel tarama yapılması bence çok önemli. Taramadaki amaç okuldaki özel yetenekli bireyi bulmak ya da keşfetmek değil. Çocukları tanımak, ailelere bu konuda doğru bilgi vermek. Bu çalışma çok anlamlı. Çünkü biz kimseyi etiketlemek için böyle bir çalışma yapılmamalı. Eğer bu tür çalışmalara bu niyetle girişilirse böylece ülkemizdeki çocukların küçük yaşta ne gibi alanlara yönelimlerinin olduğu, ailelerinin çocukların ve çocukların bu çocuklarla ilgili yapabilecekleri çalışmalar konusunda müfredatlar oluşturulduğunda, ülkemizin ekonomik anlamda meslek mutluluğu anlamında da gelişmesinde ciddi mesafeler katedebileceğini düşünüyorum. Mesela bizden nüfusu çok daha az olmasına rağmen belli spor alanlarında, bizden yüksek olimpiyat dereceleri alan ülkelere zaman zaman şahit oluyoruz. Bu durum bu konularda onların bizden daha değerli oldukları anlamına gelmiyor. Onların tespit mekanizmalarının daha iyi işlediği, daha erken dönemde olduğu söylenebilir. Hakeza akademik anlamdaki yarışmalarda da ülkemizin çok daha iyi olduğu, olabileceği de söylenebiliyor. Bu bizim erken tespit ve teşhis mekanizmalarının tam işlevsel şekilde yürümediği anlamına geliyor esasında. Bu noktada bu tür çalışmaların alt yapısı aslında var. Milli Eğitim Bakanlığımızdaki özel eğitim ve rehberlik başta olmak üzere bu tür tanı kitleri var. Yine yerli ve milli zeka yetenek testlerimiz var. Yine geliştirilmeye devam ediyor. Bu tür tanı kitleriyle tespit aşamalarıyla ve sonraki süreçler sağlıklı şekilde planlandığında ben ülkemizin geleceğinin çok daha aydınlık olacağına inanıyorum.
Okullarda çocukların zeka gelişimini desteklemek için neler yapılabilir?
Çocuklarda dikkat ve zeka gelişimlerini geliştirmek için hem ev hem de okul ortamında yapılabilecek pek çok çalışma var. Öncelikle öğretmenlerin daha çok anlatan, söz alan, gösteren ve öğreten pozisyonundan rehberlik eden, çocukları düşünmeye sevk eden tarza yönelmeleri ve öğretmen eğitiminin bu şekilde temellendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Mesela okullarda şu slogan sıklıkla söylenebiliyor. “Çocuklarımızın sorularını cevapsız bırakmayalım, anlamadıkları yerleri soralım.” Halbuki çocukların sorularını cevaplandırmaktansa onların bulmalarına yardımcı olmak gerekir. Çocuk bir şey sorduğunda “sence nasıl, sen bu konuda ne düşünüyorsun, hadi bunu tartışalım” tarzındaki yaklaşımlar çok daha sağlıklı olabilir. Yine çocukların gruplaştırarak birbirine öğretme ve akran öğretimi modelinin okullarda yaygınlaştırılmasının da çok önemli olduğunu düşünüyorum. Sanatçı diye tabir ettiğimiz ya da belli makama gelmiş insanların mikrofon eline alındığında seslerinin nasıl titrediğini görebiliyoruz. Bu tür durumlarla da karşılaşmamak adına çocukların küçük yaşlarda söz alması, mikrofonun eline tutuşturulması da çok önemlidir. Özellikle kullanılan eğitim materyallerinin seçiciliği de çok önemli. Bazı okullar bu konuda çok hassas. Zeka ve akıl oyunları gibi çalışmaların, düşünme becerisi çalışmalarının, yaratıcı/üretici düşünme etkinliklerinin, sıra dışı düşünme çalışmalarının, analoji gibi tekniklerin uygulandığı okulları zaman zaman görüyorum. Bu tür düşünme becerilerinin ve zihinsel aktivitelerin sınıf içi etkinliklere giydirilmesi çok önemli.
Bir röportajınızda “Çocuğun ilk yuvası anne karnı, ilk okulu evidir” diyorsunuz. Bu konuda ailelere ne söylemek istersiniz?
Aileler, okul çalışmalarını desteklemek adına da çocuklarına sorumluluk duygusunu kuvvetli bir şekilde aşılamalı. Çocuk yaptıklarının karşılığını olumlu ya da olumsuz anlamda görebilmeli. Çocuğu adına ödev yapan, onun proje veya performans ödevini yerine getiren ebeveynler, çocuklarına faydadan çok zarar verdiklerini bilmeliler. Çocuk, düşük not alabilir. Ama bunula yüzleştiğinde bir sonraki çalışmada gereğini yapması gerektiğini öğrenebilir. Sürekli çocuğuna destek olan herhangi bir tökezleme durumunda çocuğunun arkasında durduğunu gösteren ebeveynler kısa vadede sonuç aldığını düşünebilir ama orta ve uzun vadede bunun zararlarını maalesef yaşayacaklar. Bunun yerine çocuklarının rehberi, onların gerçekten sıkıştıklarında yardımcı olabileceklerini gösteren, sorunları kendilerinin çözmesi gerektiği duygusunu aşılayan, onlara eğitim materyal malzeme konusunda destek veren ve görev ve sorumluluklarını doğru şekilde gösteren ve hatırlatan ebeveyn rolleri, bu konuda çok daha doğru bir yaklaşım olarak söylenebilir. Özellikle çocuklarının akran eğitimi modellerini gösteren ebeveynler doğru yolda ilerliyorlar. Bu konuda sınıf ve okul içerisinde belli noktalarda başarısı gözlemlenen çocuklarla kendi çocuklarını eşleştiren, aile buluşmaları gerçekleştiren, hafta sonunu değerlendiren, farklı atölye ve etkinliklere katılan, çocuğunun yetenek ve zihinsel gelişimini bilen ve araştıran bu konuda uzman desteği alan ve çocuğunu doğru yönlendiren ebeveynler, orta ve uzun vadede bunun faydalarını muhakkak göreceklerdir.
Çocuklarının farklı meslek mensuplarıyla tanışmasına imkân tanıyan, kendi iş yerlerine götüren, iş arkadaşlarıyla tanıştıran, çevredeki esnafla çocuklarını diyalog haline sokan ebeveynler, çocuklarının edep ve motivasyonlarına da katkı sunmuş oluyorlar. Şunu bilmemiz lazım. Çocuk anne ve babasından merak duygusunu giderebildiğini, sorularına aile içerisinde tartışmalarla, fikir yürütmelerle karşılık bulabildiğini, anne ve babasıyla nitelikli zaman geçirdiğini, başarılarının görüldüğünü ve mâkul şekilde ödüllendirildiğini ve tebrik edildiğini, başarısızlıklarının da kendisine fark ettirilerek bundan çıkarılması gereken derslerin gösterilerek fark ettiğinde eğitime, okula, akademik hayata çok daha tutkulu şekilde sarılacaktır.