Notice: Function _load_textdomain_just_in_time was called incorrectly. Translation loading for the wordpress-seo domain was triggered too early. This is usually an indicator for some code in the plugin or theme running too early. Translations should be loaded at the init action or later. Please see Debugging in WordPress for more information. (This message was added in version 6.7.0.) in /var/www/vhosts/kuranikerim.app/httpdocs/wp-includes/functions.php on line 6114
İfsad komiteleri - Kuranı Kerim Meali Uygulaması
Kuranı Kerim Meali Uygulaması
Başucu Uygulamanız

İfsad komiteleri

0

İfsat; kavram olarak fitne çıkarma, bozgunculuk yapma, karıştırma, aslını bozma ve değiştirme anlamlarında kullanılmaktadır. Aynı kökten gelen fesat Risale-i Nur’daki manasıyla bir şeyin az ya da çok itidal çizgisinden uzaklaşması bozukluk, çürüklük, karışıklık, nifak olarak tanımlanmaktadır. İfsat ve fesat kelimeleri Kuran’da ıslah kelimesinin zıddı olarak kullanılmıştır. Üstad Hz: “Küfür; istidad-ı insanîyi öyle ifsad eder ki salah ve hayrı kabule liyakati kalmaz” diyerek bunu ifade eder. (10.Söz 9.Hakikatin haşiyesi)

Üstad Hz. ifsat komitelerinin planlarını 1907’de fark etmiş, harekete geçmiştir: ‘’Bir dinsiz müstemlekat nâzırı Kur’an’ı elinde tutup konferans vermiş. Demiş ki: ‘Bu, İslâmların elinde kaldıkça biz onlara hakiki hâkim olamayız, tahakkümümüz altında tutamayız. Ya Kur’an’ı sukut ettirmeliyiz veyahut Müslümanları ondan soğutmalıyız.’ İşte bu iki fikirle, dehşetli ifsad komitesi bu bîçare, fedakâr, masum, hamiyetkâr millete zarar vermeye çalışmışlar. Ben de altmış beş sene evvel bu cereyana karşı, Kur’an-ı Hakîm’den istimdad eyledim.’’ (Tarihçe-i Hayat)

Bediüzzaman, küfür ve ifsad cereyanlarıyla mücadeleye hayatını vakfetmiştir. Bu komitelerin toplumda hedef kitlesinin hususan gençler ve aile hayatının mahvı noktasında kadınları hedef aldığını tespit etmiştir. Hatta ekseri dostlardan, kendi ailevî hayatlarından şekvalar işittiğinde bu komitelerin biçare nisa taifesinin gafil kısmının yanlış yollara sevk edildiğini ifade eder ve milleti islama bir dehşetli darbe bu cihetten geleceğini bildirir. O günlerden bugünlere baktığımızda kadınlar üzerinden oynanan oyunların aile hayatına ne denli menfi etki bıraktığını görmekteyiz.

Peki neler yapıyor bu komiteler? Hangi değerlerimize hangi zaaflarımızı kullanarak hücum ediyorlar? Buna misal olarak;

Emr-i ilahi olan “Tesettürün” içinin boşaltılması, tesettürün fesada uğraması yani tahrifi ve tahribi. Bediüzzaman Hz. bu cihetten gelen ifsadı görmüş,  tam da inkılapların dayatmasıyla başlayan tahribin o yoğun döneminde “Tesettür Risalesi”ni telif etmiştir. Tesettürün esaret değil bir emr- i fıtrî olduğunu hikmetleriyle izah etmiştir. Bizim Tesettür Risalesi’ni tekrar tekrar tefekkür edip şu tahrib cereyanına karşı tamir hükmünde en dar daireden başlayıp neşretmemiz elzemdir.

Nikah yolunu kapatıp fuhuş yolunu açmaya çalışarak kalp ve ruhlar kebairle yaralanmaktadır. Diziler, sinema, tv programları, sosyal medya mecraları vesilesiyle mahremiyetin kalkması ve gayr-i meşru çarpık ilişkilerin normalleştirilmesi büyük ölçüde evliliğin, ailenin kutsallığını bitirme çabalarıdır

“Kapitalist sistem” ifsad komitelerinin en etkili oyunlarından biridir. Bediüzzaman şu şekilde ifade etmektedir: “Medeniyet- i hazıranın israfat ve hevesatı tehyic ile insanı çok fakir etmesidir. O ihtiyaç cihetinde beşeri zulme, başka haram kazanmaya sevk etmiştir.  Bununla ilgili bir hadisi şerifte de şöyle buyrulmuştur: “İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki, kişinin helak olması, eşinin, anne-babasının ve çocuklarının elinden olacaktır. Onu fakirlikle ayıplarlar, gücünün üstünde tekliflerde bulunurlar, o da dinini kaybedecek işlere girer ve helak olur.” İfsâd komitelerinin bir meyvesi olan kapitalist sistemin dayattığı her gün üzerine yenisi eklenen ihtiyaçlar listesi, sanal marketler, alışveriş siteleri, bunlara teşvik eden binlerce reklam, sosyal medyada paylaşılan binlerce linkler bunlara yetişemeyen maaşlar, kredi kartları; huzursuz, kaygılı belki de dağılmaya mahkûm aile hayatlarını netice veriyor. Üstad Hz. “Bu zamanda israfata medar olacak para, çok pahalıdır. Mukabilinde bazen haysiyet, namus rüşvet alınıyor. Bazen mukaddesat-ı diniye mukabil alınıyor, sonra menhus bir para veriliyor” diye ihtar ederek imkânlarımız iyi bile olsa “yüz aç adamın huzurunda, kemal-i lezzet ile fazla yenilmez” diyor.

Bediüzzaman’ın “kadınlar yuvalarına dönmeli” ifadesi evlerindeyken de yuvasında olmayan, uçup başka âlemlere giden kadınlar için büyük önem arz etmektedir. “Bir bakayım” diyerek dakikalar ve saatlerin sosyal medyada geçmesi neticesinde ihmale uğrayan evlatlar, huzursuz yuvalara şahit olmaktayız. Artık günümüzde internet, sosyal medya bağımlılığı diye bir gerçek var. Nitekim insanlığı yeniden yapılandırma projesi ile yeni dünya düzeninde robotlaşmış insanların var edilmesi planlanmaktadır. Bize ait olmayan sözde değerler, davranış biçimleri, duygular içimize işliyor. Gerek istatiksel gerekse deneysel veriler sosyal medya ve elektronik aygıt kullanımı ile yalnızlık, mutsuzluk, depresyon ve intihar riskinin artması arasında ilişki olduğunu gösteriyor. Uzayan ekran vakitleri aile fertlerinin nitelikli beraberliğine en büyük zararı vermektedir. Bu bağlamda Bediüzzaman’ın “Daire-i meşruadaki keyfe iktifa ediniz ve kanaat getiriniz. Sizin hanenizdeki masum evlatlarınızla masumane sohbet, yüzer sinemadan daha ziyade zevklidir” ifadesini dikkatle tekrar tefekkür etmeliyiz.

Nazarların haramla iştigali: Bediüzzaman’ın bir ihtarı da harama bakmak üzerinedir: ‘’Mümkün oldukça namahreme nazar etme, çünkü rivayet var “İmam-ı Şafii’nin dediği gibi haram-ı nazar, nisyan verir. Nazarımız neyle çok iştigal ederse kuvve-i hayaliye gün içerisinde hep onu dokur. Malayani, maddi meselelerle meşguliyet arttıkça kuvve-i akliye hikmetten uzaklaşır hakikate, ilme, maneviyata karşı gabileşir.’’ Batılın her manada, her şekliyle sosyal medya ve TV aracılığıyla açıkça tasvir edildiği, resmedildiği bu dönemde “harama yaklaşmayın” emriyle kendimizi muhafaza noktasında ilk adımı atabiliriz. Bilinçli teknoloji kullanımı, dijital okur yazarlık eğitimlerinden hem kendimiz hem ailemiz için istifade edebiliriz Okullarda, işyerlerinde, kurumlarda bu manada eğitimlere daha çok yer verilmesi elzemdir.

Cemalperstlik-suretperestlik: “Sanem-perestliği şiddetle Kur’an men’ettiği gibi sanem-perestliğin bir nevi taklidi olan suret-perestliği de men’eder. Medeniyet ise suretleri kendi mehasininden sayıp Kur’an’a muaraza etmek istemiş.” (25.Söz 1.Şule)

Buradaki gölgeli sûretler heykeller ve putlardır. Gölgesiz sûretler ise şehavanî hisleri uyandıran, harama teşvik eden resimler, fotoğraf vb.şeylerdir. İkisi de haram kılınmıştır. Bir çeşit putperestlik kabul edilmiştir. Özellikle sosyal medya teşhirciliğin mecrası olmuştur.

“Kur’an merhameten, kadınların hürmetini muhafaza için hayâ perdesini takmasını emreder”

(Sözler)

Mahremiyetin kalkmasıyla kadın hakettiği hürmeti görememektedir. Paylaşılan sûretler, aile hayatları sayısız nazarların hedefinde, ister istemez takip edenler için de bir kıyaslamaya, gıpta damarını tahrike sebep olabilmektedir. Bu da elindeki nimetlere karşı kör olup mutsuzluk ve şükürsüzlüğü netice vermektedir.

Medyadaki paylaşımlarla erkek ve kadın için çizilen tek tip güzellik anlayışının hedef gösterilmesi de büyük tuzaklardandır. Yapılan araştırmalarda estetik yaptırma oranının artışında Türkiye, dünya çapında ön sıralarda yer almaktadır. Halbuki erkeğin güzelliği onun cömertliği ve cesaretidir ve yine Üstadımızın ifadesiyle” belki kadınların hüsn‑ü cemalinin en güzeli ve daimîsi, onun şefkatine ve kadınlığa mahsus hüsn‑ü sîretidir.” (Lem’alar)

Kadın erkek eşitliği, feminizm adı altında başlayan erkeğe karşı her türlü bağımsızlığını elde etmiş kadın vurgusu da aileyi sarsıyor. Erkek kadınlar yahut kadınlaşan erkek profilleri aile kavramını tehdit ediyor. Hâzır medeniyet “güçlü kadın” adıyla kadının zayıf, nazik ruh ve bedenine kaldıramayacağı yükler bindirip fıtratlarını bozmuştur. Hâzır medeniyet bir yandan “Güçlü, özgür, cesur kadın” nın resmini kendilerince çizip teşvik ederken, diğer yandan değersizleştirilen, medeniyetten uzak erkek, koca, baba profilleri karşımıza çıkarmakta. Ehl-i dünya ya da dindar herkes bundan az-çok menfi şekilde etkilenmiştir.

Kadın ve erkeğin rolünün İslamdaki yeri, mahiyeti, Nebevî örnekleri tam olarak anlaşılmamasıyla oluşan yanlış uygulamaları ifsâd komiteleri kendi lehinde, güya “kadına değer vererek” dolduruyorlar. Biz İslâmiyetin bize verdiği değeri, hukuku yeniden tefekkür ederek okuyup, anlamalıyız.

Yukarıda saydığımız ve dahası olan birçok ifsâd şekilleri var: Cinsiyeti ifsâd etme, cinsiyetsizleştirme, deizm ve birçok izmler imanı ifsâd etmekte, cemaat kavramının ifsadı, okullardaki eğitim sistemleri, oyunlarla yetişkinlerin ve çocukların düştüğü tuzaklar (oyunlardan sebep birçok intihar haberleri de duyuyoruz.)

Peki bu kadar tehacüme karşı bizler nasıl mukavemet edeceğiz? Ferdî olarak ne kadar bir tesirim olabilir? gibi sorulara yine Risale -i Nurdan cevap bulmaktayız.

“Evet, Ehl-i imana hücum eden ehl-i dalalet —bu asır cemaat zamanı olduğu cihetle— cemiyet ve komitecilik mâyesiyle bir şahs-ı manevî ve bir ruh‑u habîs olmuş, Müslüman âlemindeki vicdan-ı umumî ve kalb-i küllîyi bozuyor. Ve avamın taklidî olan itikadlarını himaye eden İslâmî perde-i ulviyeyi yırtıyor ve hayat-ı imaniyeyi yaşatan, an’ane ile gelen hissiyat-ı mütevâriseyi yandırıyor. Her bir Müslüman tek başıyla bu dehşetli yangından kurtulmaya meyusane çabalarken, Risale-i Nur Hızır gibi imdada yetişmiştir.” (Sikke-i Tasdik-i Gaybî)

Bizim yapacağımız ilk iş iman hakikatlerini cemaatle okumak, şahsî okumak, tefekkürle okumak, defaatle hakikatleri nefsimize okumak. Nasihatin tesirlisinin söz ile değil lisan ı hal ile olduğunu unutmamak. Eşimiz, evladımız, komşumuz kardeşimiz kiminle olursa muhatabiyetlerimizin kavli leyyinle, nezaketle olması. Ümitsizliğe düşmeden, şahs ı maneviye dahil olabilmek için fiili kavli dualarımızda gayret, derslerimize ihtimamla devamlı iştirak, kardeşlerimizle müfritane irtibat, neşir hizmetlerindeki faaliyetler ifsâd komitelerinin bu hücumlarını akîm bırakmak için en tesirli çarelerdir.

İfsâd komitelerinin tahribin esas amacı ahlâkı bozup insaniyetin kemalatına gem vurmak ve iki dünyanin da mahvına çalışmaktır. Biz de Risale-i Nur’daki “Yüksek hissiyat ile güzel ahlâkın neşvüneması ancak mücâhede ve içtihâdla olur. Ve kezâ, her şeyin ve her işin tekâmülü, zıtlarının mukabele ve rekabet etmeleriyle olur” sırrını maksat edinmeliyiz.

Muvaffak edecek ancak Allah’tır.

Şükran Gül Durum & Zeynep Aksoy