Her bir günah içinde küfre gidecek bir yol var. Günahlar, istiğfarla imha edilmezse, kalbe işleyip iman nuru çıkana kadar katılaştırıyor. Ruhumuzda ve kalbimizde derin yaralar bırakabiliyor. İlahiyatçı M. Yılmaz Özbek, bu yaraların tedavisine tövbe ve sadakayla çözüm sunuyor. Tövbe terapisi hakkında merak edilenleri sorduk istifadeniz bol olsun.

Tövbe terapisi nedir? Nasıl uygulanıyor?

Her günah şeytanın insana tesir etmesine kapı açıyor. İşlenen bu günahların neticesinde kişinin bedeninde, psikolojisinde, aile ve ekonomik hayatında olağan akışın bozulmaya başladığını görüyoruz. Kısacası daha bu dünyada iken ödenmeye başlanılan bedeller ile karşılaşıyoruz.

Mesela, kişinin faiz illetine bulaşması ile birlikte bereketi kaybettiğini, yanlış ekonomik kararlar ile sermayesini erittiğini ve bir kısım fiziksel, psikolojik hastalıklara yakalandığını gözlüyoruz. Zaten Kur’an, “Size isabet eden her musibet, kendi ellerinizle kazandığınız (günahlar) yüzündendir. Allah ise çoğunu affeder.” (Şûrâ Suresi, 30) diyerek her günahın daha dünyada iken bir bedelinin olacağına dair uyarıda bulunmuş.

Kişinin bu günahına tövbe etmesi, aldığı veya ödediği faiz farkını sadaka olarak dağıtması ile birlikte hayat seyrinin yine eskisine dönmeye başladığını görüyoruz. Şizofrenden kansere kadar fiziksel ve psikolojik hastalıklarda, aile problemlerinde tövbe ve sadakalardan sonra olumlu ilerlemelerin ve iyileşmelerin olduğunu tecrübe ediyoruz. Zaten Peygamber Efendimiz (asm) “hastalarınızı sadaka ile tedavi edin” buyurarak buna dikkat çekmiş. Bu sebeple tövbe ve sadakanın etkisine dair bir farkındalık oluşturmak amacıyla tövbe terapisi ismini tercih ettim.

  • Bu konuda danışanlarınıza nasıl destek veriyorsunuz?

Her danışan bir “hikâye” ile geliyor. Ve o hikâyenin satır aralarında ve arka planında saklı olan günahlar, zulümler, beddualar, ihmal edilmiş adaklar, çiğnenmiş haklar var. Önce kişinin hayat hikâyesini dikkatle dinliyorum. Hangi noktada şeytanın kişinin hayatına tesir edebilecek yetkinliğe ulaştığını birlikte tespit ediyoruz.

Sonra o kişiye özel bir plan oluşturuyoruz: Özellikle nelere tövbe edilecek? Ne cinsten, ne kadar ve hangi niyetle sadaka verilecek? Bunları kişiye özel tanzim ediyoruz. Bu süreçte tövbe namazı, kitabımdaki tövbelerin okunması, sadakaların verilmesi şeklinde bir program takip ediyoruz. Haftalık görüşmelerimiz bir motivasyon, takip ve yeni bulunan problem kaynaklarına çözüm önerileri şeklinde geçiyor. Zamanla kişi, şeytanın kendisi üzerindeki tesirlerinin kalkmaya başlaması ile birlikte, hayatının, adım adım normale döndüğünü tecrübe ediyor.

Yaptığımız çalışma bir nevi “manevi detoks” olarak nitelendirilebilir.

  • Tövbe nasıl olmalı? Başkası adına tövbe edebilir miyiz?

Tövbe, samimiyet ister. Gerçek bir tövbe; pişmanlıkla başlar, dil ile istiğfarla devam eder, fiili olarak günahı terk etmekle tamamlanır. Bu üçü bir araya gelmeden tövbe, tam olmaz. Biz tövbe ile beraber sadaka verilmesinin kişinin tövbesinde daha dirayetli durabilmesine vesile olduğunu gözlemliyoruz.

Başkası adına ise biz tövbe edemeyiz. Çünkü tövbe pişmanlıktır ve kişi bizzat kendisi yapmalıdır. Fakat istiğfar edebilir, sadaka verebiliriz. Nitekim anne ve babası için ne yapabileceğini soran iki ayrı sahabeye Peygamber Efendimizin (asm), onlar için istiğfar edebilecekleri ve sadaka verebileceklerine dair tavsiyeleri var.  

  • Büyüklerin geçmişte yaptıkları hataların bedeli çocuklarından çıkar mı? Bu noktada çocuklara ne tavsiye verirsiniz?

Kur’ân “Kimsenin bir başkasının günahını yüklenmeyeceğini” ifade ediyor. Evet kimse ahirette bir başkasının günahını yüklenmez ama biz dünyada evlatların geçmiş büyüklerinin hata ve günahlarının bedellerini ödeyebildiğini gözlemliyoruz.

Anne-babanın veya birkaç üst nesildeki dede, nenelerin; bedduası, haram kazancı, zekatını vermeyerek fakirin hakkını yemesi, adaklarını ihmalleri gibi hatalar; genelde çocukları üzerinde etkiler bırakabiliyor. Kur’an’da geçen “Şeytanın mallardan ve evlatlardan hisse alması” (İsra, 64) beyanının bu duruma işaret ettiğini düşünüyorum. Bu bir bedel ödeme ve hak ediş olarak değerlendirilebilir.

Kişi soyun yaptığı hataların affı niyeti ile istiğfarlarda bulunabilir, sadakalar verebilir. Nitekim annesinin yerine getirmediği adağını soran sahabeye Peygamberimiz, annesi namına adağını yerine getirmesini tavsiye etmişti. Ama burada önemli olan bunu niyet ile yapmak. Mesela kişi soyunun vermediği zekatların, alıp verdiği faizlerin, yaptığı zulümlerin affına vesile olması gibi niyetler ile sadaka dağıttığı zaman biz çok köklü sağlık ve psikolojik problemlerin çözüldüğünü deneyimliyoruz. ‘Tövbe İle Arınmak’ kitabımda bu anlamda yer alan ‘Soyağacı Niyeti’ şeklinde sekiz sayfalık bir niyet var. Bu niyetle sadakalar verilebilir.

  • İnsanoğlu fıtratın güzelliklerini nasıl kaybedebiliyor?

İnsan, dünyaya tertemiz bir fıtratla gelir. Ama zaman içerisinde; nefis ile ittifak kuran şeytanın vesvese ve günaha teşvikleri, haramlar ve gaflet onu bu güzellikten uzaklaştırır. Yaratılışında yer alan denge ve kararınca konulan duygularda sapmalar başlar. Mesela en basitinden Peygamberimizin öfke ve hasedi şeytanla ilişkilendirmesi fıtrattan kaymanın ne demek olduğunu ve kiminle ilişkilendirilmesi gerektiğini bize gösterebilir.

Her günah, insanın içinde bir tortu bırakır ve şeytanın ona tesir etmesine kapıyı açar. Her beddua, her kul hakkı, her haksız kazanç, bu tertemiz fıtratı adeta karartır ve kirletir. Ve bu günahların neticesinde şeytan kişinin; düşüncelerine, duygularına, davranışlarına, psikolojisine hatta fiziksel sağlığına bile etki etmeye başlar. Bir çocuğun içindeki neşeyi kaybedip içine kapanması… Bir kadının yıllar içinde içsel huzurunun yerini kaygıya bırakması… Bir erkeğin ruhsuzca dünyaya bağlanıp maneviyattan uzaklaşması… Bunların her biri fıtratın üstünü örten tabakaların sonucudur.

  • İnsan belli bir fıtrat üzere yaratılmıştır. Fıtratı muhafaza etmek için neler yapabiliriz?

Saf, katışıksız insan hali olma olarak tarif edebileceğimiz fıtrat, Allah’ın bize en güzel emanetidir. Onu korumak bir çaba ister. Nasıl ki beden sağlığının korunmasında doğal ve salih gıda ne kadar önemliyse fıtratın korunmasında da salih amel ve salih hayat tarzı da o kadar önemlidir. Bunun için şu adımlar önemlidir:

  1. Günahlardan hemen dönmek: Günah, fıtratın üzerini kirleten is gibidir. Tövbe ise bu kiri siler.
  2. Zikrullah ile kalbi diri tutmak: Kalp zikre alışkın hale geldiğinde, şeytanın nüfuzu azalır.
  3. Helal lokma: Haram, bedene sadece zarar vermez, fıtratı bozar. Helal lokma ise ruhu besler.
  4. Kin ve Nefreti hayattan çıkarmak: Küs kalmak, dünyalık sebeplerle düşmanlık beslemek kalpte negatif duygular biriktirir, ruhu yorar.
  5. Sadaka ve infak: Kalpteki bencilliği, kıskançlığı, kibri söküp atar. Merhamet duygusunu besler.
  6. İhlas: En derin kalkan. Şeytanın bile geçemeyeceği zırhtır.
  7. Kendini sürekli muhasebe etmek: “Bugün Allah’a yaklaştım mı, uzaklaştım mı?” sorusunu sık sık sormak.

Ve en önemlisi: Tövbe kapısının her an açık olduğunu unutmamak. Çünkü fıtrat, her zaman aslına dönmek ister.

Kategori: